İŞLETME
– STK İLİŞKİSİ
Süleyman
KURT*
1.İŞLETME KAVRAMI
İşletme,
insanların gereksinme duydukları veya istedikleri malları ve hizmetleri
sunabilmek için lazım olan faaliyetleri gerçekleştirme aracıdır. En yaygın
tanımı birlikte işletme insan gereksinmelerinin karşılanması için mal ve/veya
hizmet üretiminin gerçekleştirildiği, iktisadi birimdir. İşletmelerde, ekonomik
bi mal ya da hizmet üretimi için üretim faktörleri bir araya getirilir.
İşletme, teknik bilgilerin, bilimsel bulguların ve ekonomik ilkelerin
uygulandığı; insan davranışlarının değerlendirildiği, toplumsal sorumlulukların
ve toplumsal etkileşimlerin oluşturduğu bir birimdir.
Temel
kavramlardan da anlaşılacağı gibi, işletme insanların gereksindikleri ve
istedikleri mal ve hizmetleri üretmek için oluşturulan bir birimdir.
2.SİVİL TOPLUM KURULUŞU
KAVRAMI
2.1.Sivil Toplum
Kuruluşunun Tanımı
Sivil
toplum kuruluşları, resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak
çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda
lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını
gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya
üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. (Vikipedia Ansiklopedisi)
STK,
gerek ulusal gerekse uluslar arası düzeyde, demokratik siyasal yaşam için önem
kazanmışlardır. Bunun nedeni, güçler
ayrımı gibi temsili demokrasi kuramlarının günümüzde aşınmış bulunmasıdır.
Örneğin, siyasal parti disiplini olgusu, yasamanın yürütmeyi denetlemesi gibi
bir düşünceyi gerçekdışı kılmıştır. Unutmayalım ki, Eski Yunan’da demokrasinin
mekanizması, seçmek değil, kur’a çekmekti. STK, doğrudan demokrasiye benzer bir
karar alma süreçlerine katılma olanağı sağlıyor gibi göründüğü için bu denli
önem kazanmıştır. Ayrıca, STK genellikle dar maddi olanaklarla çalışırlar;
gerçekleştirmek istedikleri tasarılar için her zaman mali destek bulmak
zorundadırlar. Çağdaş bir çoğulcu toplumda, STK ancak çok sayıda olursa,
toplumun her üyesinin de çeşitli çıkar ve ilgilerine göre çok sayıda örgüte
girmesiyle iç içe şebekeler oluşursa, demokratik dengeler sağlanır ve kamu
yararı gerçekleşir. (Tuncay, Mete, Sivil Toplum Dergisi Ocak -Şubat - Mart 2003
Sayı:1 )
STK
tanımları gereği, büyük bir çeşitlilik göstermekle birlikte, gerek ulusal
siyasette gerekse uluslar arası açıdan anlam ve önem taşıyanları, kişisel ya da
grupsal çıkar sağlamak peşinde koşmayan, demokratikleşme, çağdaşlaşma gibi
temel hak ve özgürlükleri korumayı amaçlayanlardır.
2.2.Sivil Toplum
Kuruluşlarının Tarihçesi
Uluslararası
STK’ların tarihi 19. yüzyılın ortalarına kadar uzanmaktadır. Köleliğe karşı ve
kadın haklarının kazanılması konularında çok önemli roller oynayan STK’ların
etkinlikleri Dünya Silahsızlanma Konferansında en üst düzeye ulaşmıştır. Ancak
bugünkü manası ile “Sivil Toplum Kuruluşu” kavramı ilk defa 1945 yılında
Birleşmiş Milletler teşkilatının kuruluşu sırasında, kuruluş beyannamesinin 10.
Bölümünün 71. Maddesinde devlet ve üye ülkelere ait olmayan kuruluşların
danışmanlık rolü ile ilgili tanımlamada kullanılmıştır. Sivil Toplum
Kuruluşlarının sürdürülebilir kalkınma alanındaki hayati rolleri ilk defa
Birleşmiş Milletlerin STK’lar ile BM arasında sıkı danışmanlık ilişkilerinin
düzenlendiği 21. ajandasının 27. Başlığında dile getirilmiştir.
Sivil
toplum kuruluşları oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterir.
Vakıf dernekler topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal
topluluklardır. Sivil Toplum Kuruluşları, herhangi bir devlet organından
bağımsız bir şekilde özel kişilerin girişimiyle kanuni olarak kurulmuş her
türlü organizasyon için kullanılan genel bir terimdir. STK’ların tamamen veya
kısmen devlet organları tarafından desteklendiği durumlarda bile STK bünyesinde
herhangi bir devlet yetkilisi bulunmadıkça kurumun STK olma özelliğinin devam
ettiği kabul edilir.(vikipedia ansiklopedisi)
3.SOSYAL SORUMLULUK
KAVRAMI
Sosyal
sorumluluk, ‘işletmenin sahip, ortak ve/veya yöneticilerinin işletmeyi
yönlendirirken toplumun değer yargılarına göre hareket etmesi ve sosyal
gereksinimlerin farkında olarak işletmeyi yönetmesi’ olarak tanımlanabilir.
Buna ilaveten, işletmelerin bir yandan faaliyetlerini sürdürürken bir yandan da
kendi ilgi alanları çerçevesinde sosyal düzenin korunması ve geliştirilmesi
için zorunlu derecede önemli olan faaliyetleri araştırması ve bunları elinden
geldiği kadar uygulaması/uygulatması gerekmektedir. İşletmeler üzerlerine
alacakları sorumluluklar ile ülkenin ekonomik ve sosyal gelişimine katkıda
bulunmalıdırlar. (Yaman, Yılmaz, Sivil Toplum Dergisi Ocak -Şubat - Mart 2003
Sayı:1 )
4.KAMU YARARINA ÇALIŞAN
S T K’LARA DEVLET DESTEĞİ VE İSTİSNAİ DURUMLARI
Eğer
kamu yararına çalışan kuruluşların çalışmalarını kolaylaştıracak ve ayakta
kalmalarını sağlayacak devlet yardımı mevcut değil ise kamu yararı statüsünün
tanınması hiçbir anlam taşımamaktadır. Devlet teşviki, genellikle işletme
gelirine vergi istisnaları uygulamak veya kamuya yararlı kuruluşa yapılan
bağışları vergi veya KDV indirimine tabi tutmak suretiyle gerçekleştirilir.
Devlet ayrıca, kamu yararına çalışan kuruluşlara yardım ödeneği tahsis edebilir
veya bazı kamu sözleşmelerinin temininde taraflı davranabilir. Kamu yararına
çalışan kuruluşların çalışabilmeleri ancak sağlanacak destek ve yardımlara
bağlıdır.
Şahıslara
ve kamu yararına çalışan kuruluşlara bağışta bulunan şirketlere vergi teşviki
sağlamak suretiyle kamuya yararlı faaliyetlerin desteklenmesi, özel hayır
kurumlarının teşviki bakımından çok önemli bir aşama oluşturmaktadır. Değişmez
bir kural olarak bağış yapanın teşviki, bağış alanın kamu yararı statüsüne
sahip olması veya alıcının iştirakinin yarattığı kamu yararı faaliyetler ile
ilişkilendirilmiştir. (Bikmen, Filiz,
Sivil Toplum Dergisi Ocak -Şubat - Mart 2003 Sayı:1 )
5.STK VE İŞLETMELERİN
İLİŞKİLİ OLDUKLARI ÇALIŞMA ALANLARI
Sivil toplum
kuruluşları ile işletmeler özellikle de sosyal sorumluluk projelerinde ortak
çalışmalar yapmaktalar. Hem topluma, hem işletmeye artı değer sağlayan bu
çalışmaları sosyal sorumluluk projeleri üst başlığında değerlendirilebilir.
Şimdi bu kavramları, işletmelerin STK’lar ile olan ilişkilerini ve bunların
detaylarını ele alacağız.
5.1.İşletmelerin
STK’lara Sağladığı Destekler
Son
yıllarda Türkiye’de görülen çalışmalar; şirketlerin bir takım faaliyetlerini
sivil toplum kuruluşlarıyla beraber yapmaya başladıklarını göstermektedir.
Bunun ardında sivil toplum kuruluşlarına olan teveccühten pay alma, bu
teveccühü paylaşma gibi bir niyetin olduğu düşünülebilir. Fakat niyet ne olursa
olsun ortaya çıkan sonuç bakımından olumlu bir durum vardır. Zira artık
çalışanlarını, mesai saatleri içinde birtakım sivil toplum kuruluşlarında
yönlendirme ve onlara yardım etmelerini sağlama; kullanılan demirbaşları, eski
bilgisayarları bu tür kurumlara bağışlama gibi toplam faydayı arttırıcı bir
takım faaliyetler şirketlerin gündemine girmeye başlamıştır.
İşletmeler sosyal sorumluluk
uygulamalarını gerçekleştirirken çeşitli yöntemler kullanırlar. Bu durum onları
etkileyen çevre faktörlerinin (kaynaklar, coğrafi bölge, ekonomik durum,
kişilerin ve toplumun eğitim durumu...) doğal bir sonucudur. Etkenlerin
çeşitliliği topluma yansıyan uygulamaları da çeşitlendirmektedir. Aşağıda
işletmelerin sosyal sorumluluk bağlamında sivil toplum
kuruluşlarına/kuruluşlarıyla yaptığı çeşitli uygulamalar yer almaktadır.
5.1.1.
Sponsorluk
İşletmeler STK’ların yaptıkları çeşitli
faaliyetlere sponsorluk yapmaktadırlar. Sponsorluk ilgili STK yada devlet
kurumlarının yaptığı faaliyetleri genel olarak maddi anlamda desteklemektir. Bu
destek direkt olarak yapılan faaliyet için belirli miktar para yardımında
bulunmak olabileceği gibi faaliyet için yer, araç-gereç tahsisi şeklinde de
karşımıza çıkabilmektedir. Sponsorluk istemi genellikle STK’dan şirkete yönelen
bir istemdir. Bazen de bir işletme kendi faaliyet alanı ile ilgili bir konuda
bir STK’ya o yönde bir çalışma yapması için destek vermeyi kendi teklif
etmektedir.
5.1.2.Secondment
Batı ülkelerinde görülmeye başlanan bu
uygulama şirketin çalışanlarını, mesai saatleri dahilinde, yani ücretinin
şirket tarafından ödendiği bir zaman diliminde belirlenen bir STK’da (yada bunu
talep eden bir STK’da) çalıştırması şeklinde gerçekleşmektedir. Bu yolla
çalışanlar, işletmede belki bulamadıkları organizasyon, kişiler arası iletişim
ve yardımlaşma gibi meziyetleri kazanmakta ve bunları çalıştıkları işletmeye de
transfer edebilmektedir. Şirket, çalışanlarını sosyal sorumluluk çalışmalarına
ortak etmekte ve bu bağlamda onlara vakit vermektedir ve bazen bunu bir kurum
politikası haline getirmektedir.
5.1.3.Uzmanlık
Desteği
Kurumun profesyonel birikimini, kurum
üst düzey yöneticilerinin bilgi ve birikimlerini sivil toplum kuruluşlarına
aktarmak. Çeşitli konularda (yönetim, pazarlama, tedarik zinciri yönetimi vs.)
onlara uzmanlık desteği sağlamak, gene işletmelerden STK’lara yönelen destek
araçlarındandır. Bu yöntem kimi yerlerde Secondment ile beraber
kullanılabilmektedir.
5.1.4.Ürün
Bağışı
Şirketler ürettiği mallardan bir kısmını
(gıda maddesi, giyim eşyası, mobilya, bilgisayar vs.) yardım kuruluşlarına,
ihtiyaç sahiplerine dağıtması için bağışlamaktadırlar.
5.1.5.Kar
Payı ve Diğer Kurumsal Birikim Aktarımları
Bazı hassasiyetlere sahip birtakım
işletme yöneticileri kurumlarında karlarının bir kısmını vakıf ve derneklere
bağışlamakta ya da direkt kendileri ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktadırlar. Bu
tür çalışmaların yaygınlaşması sosyal dengenin sağlanmasına önemli bir vesile
teşkil edecektir.
5.1.6.Bina
ve Ekipman Yardımı
İşletmeler STK’ların ihtiyaç duyduğu
çeşitli bina, yerleşim yeri gibi ihtiyaçlarını da karşılayabilmektedirler.
Örneğin ortaöğretim öğrencilerine eğitim desteği alanında çalışan bir STK’ya
ihtiyaç duyduğu bir etüt merkezinin yaptırılması. İşletmeler kullanılmış
demirbaş yada bilgisayarlarını bir STK’ya bağışlayabilmekte ve bu yolla da
destek sağlayabilmektedirler.
6. GIDA BANKACILIĞI SİSTEMİ
İşletmeler
yine STK’lar ile ilgili olarak gıda bankacılığı kapsamında ortak çalışma
yaparlar. Böylelikle devletin teşviki ve işletmenin de desteği ile sosyal
dengenin oluşumu ve devamlılığı sağlanır. Gıda bankacığını ele alırken kavramı,
doğuşu, işletmelerin uygulama yöntemleri ile birlikte ele alacağız.
Toplumsal
dayanışma ve yardımlaşma duygusunun bir yansıması olan gıda bankacılığından
hareketle, bu kavramın öncelikle incelenmesi gerekmektedir. Bu noktada, ilk
olarak Gıda Bankacılığı kavramının ne anlama geldiği kısaca ele alınacaktır.
Gıda
bankacılığı sisteminde ihtiyacı bulunanlara gıda, temizlik, giyecek ve
yakacak yardımı yapabilmesine ilişkin
hükümler bulunan ve kâr amacı gütmeyen dernek veya vakıf “Gıda Bankası” olarak faaliyet
göstermektedir. Gıda Bankası, üretici veya satıcılardan bedel ödemeden almış
olduğu ürünleri aracı işlevini görerek ihtiyacı olanlara düzenli ve sağlıklı
bir şekilde ulaştırılmasını sağlamaktadır.
Gıda
bankacılığı sisteminde, ekonomik açıdan durumu iyi olmayan vatandaşlar ile
ellerinde çeşitli nedenlerle piyasaya sürülemeyen veya pazarlanması verimli
olmayan ihtiyaç fazlası gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddeleri bulunan
üretici, lokanta, market, otel vb. gerçek ve tüzel kişiler arasında köprü
vazifesi görerek israfın önlenmesi hususunda toplumsal şuurun oluşmasına katkıda bulunarak sosyal
adaletin sağlaması yolunda önemli bir
adım atılmış olacaktır.
6.2.Gıda Bankacılığının
Doğuşu ve Gelişimi
Gıda
bankacılığı (Food Banking) ; ilk olarak 1960’lı yıllarda Amerika’nın Arizona
Eyaletinde Phoenix’de emekli bir iş adamı olan John Van Hengel’ in gönüllü
olarak bir aşevi kurmasıyla ortaya çıkmıştır.
ABD’ de yapılmış olan bir çalışmaya göre herkesin gıda bankacılığının ne
olduğunu bildiğini, Gıda Bankalarının milyonlarca gıdanın milyonlarca insana
ulaştırılmasını sağladığını da bildiği ama yinede insanların bu konuda sorumlu
bir birey olarak davranmamasının bir felaket olarak değerlendirileceği dile
getirilmiştir. Aynı çalışma daha sonra
Gıda Bankacılığının faydalarından bahsetmiştir. (Özdemir, Ahmet Ali, AGN İnt.)
Buna
göre;
• Toplum, Gıda Bankacılığı vasıtasıyla
yardımlaşma ve dayanışmaya sevk
edilmiştir.
• Bir çok gıda bankası federal ve milli
açlık geliştirme programlarına ve sosyal yardımlara öncülük etmiş olup, yardım
yapanlara kredi ve vergisel ayrıcalıklar tanınmıştır.
• Gıda Bankaları, organizasyonlarının
gücünü ve açlıkla mücadeledeki önemin farkına varmışlardır.
• Gıda Bankacıları; hizmetlerinde iş
eğitimi, rehberlik, beslenme eğitimi ve daha başka faaliyetlerini yerine
getirmişlerdir.
• Bu sayede gıda bankacıları kendilerini
daima toplumla bütünleştirmiştirlerdir.
Gıda
Bankacılığı; bağışlanan veya üretim fazlası sağlığa uygun her türlü gıdayı
tedarik eden, uygun şartlarda depolayan ve bu ürünleri doğrudan veya değişik
yardım kuruluşları vasıtasıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştıran ve kar amacı
gütmeyen dernek ve vakıfların oluşturduğu organizasyonlar olup, çok küçük bir organizasyon olarak Amerika
Birleşik Devletlerinde başlayan bu sistem, bugün yüzlerce gıda bankası ile
American’s Second Harvest olarak adlandırılan organizasyon içerisinde
faaliyette bulunmakta olup ABD’de her
yıl 20 milyondan fazla insana gıda yardımı sağlamaktadır. Gıda Bankasına
verilen gıdalar, üretim fazlası, paketleme veya kodlama hatası sebebiyle
piyasaya sürülememiş, sağlık şartlarına uygun ancak hasarlı paketli ürünlerden
ve hayırseverlerin bağışlarından oluşur. (Özdemir, Ahmet Ali, AGN İnt.)
KAYNAKÇA
·
Edam Danışmanlık
·
Özdemir, Ahmet Ali, AGN İnt.
·
Tuncay, Mete, Sivil Toplum Dergisi Ocak
-Şubat - Mart 2003 Sayı:1
·
Vikipedia Ansiklopedisi
·
Yaman, Yılmaz, Sivil Toplum Dergisi Ocak
-Şubat - Mart 2003 Sayı:1
*2011 Yılı Haziran ayında Yalova Üniversitesi İnsan Kaynakları ve Çalışma İlişkileri Alanında yapmış olduğum yüksek lisans ödevidir. Bu çalışma Yar.Doç.Dr. Muammer Sarıkaya'nın denetiminde çalışılmıştır.
HAZİRAN - 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder